Başı ağrımayan insan sayısı çok azdır ve toplumun %2 lik bir kısmını oluşturmaktadır. Herkes hayatının belli dönemlerinde baş ağrısını çeker. Fakat nedeninin kötü bir vaka olması (beyinde tümör, felç) çok nadirdir. Migren ise hayatı tehdit eden tehlikeli bir hastalık değildir. Genelde ataklar halinde ortaya çıkan, kafanın tek tarafına yerleşen, zonklayıcı bir baş ağrısı şeklidir. Ataklar 4 saat ile 72 saat arasında değişebilir. Bu ataklar sırasında baş ağrısının yanısıra bulantı, kusma, normal ışık ve sesten rahatsız olma gibi şikayetler de görülebilir.
Migren artık sinirsel (nörolojik) bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Beyinde bulunan bazı kimyasal maddelerin (serotonin gibi) azalması ya da etki göstermemesi sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kişi karanlık, sesten uzak bir odada uyumak ister. Günlük yaşamı engelleyen bir durumdur. Tedavi edilebilir.
Migrenin kadınlarda görülme sıklığı erkeklerdekinin üç katıdır. Bu farklılığın sebebi kadındaki hormonal değişikliklerdir. Hastaların çoğunda atak 40 yaşından önce ortaya çıkar. Bu da genelde ergenlik çağına denk gelir. 50 yaşının üstünde birinde migren başlama ihtimali zayıftır. Kadınlarda çoğunlukla orta yaşlarda ortaya çıkmaktadır.
Migrenin nedenleri bugüne kadar henüz yeterince açıklanamamıştır ve halen çeşitli teoriler tartışılmaktadır. Tamamlayıcı Tıp migrenin sebeplerine, tanı ve tedavi yöntemlerine farklı ve bütünsel bir bakış açısı sağlamaktadır. Baş ağrıları ve migren çoğu zaman boyun ve sırt omurga kemiklerinde, çene kemiğinde ya da boyun kaslarında oluşan rahatsızlıklardan oluşabilirler. Önemli olan bozukluklara yol açan sebepleri araştırmaktır.
Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte beyin kan damarları ve beynin sinir iletimindeki kimyasal madde değişiklikleri sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kadınlardaki hormon değişikliği migren ağrısına yol açabilir. Genetik (aileden gelen, kalıtsal) faktörler konusunda çalışmalar sürmektedir. Annesi ya da babası migren hastası olan birinin migren hastası olma ihtimali %40 dır. Hem annesi hem babası migren hastası olan birisi %75 oranında migren hastası olabilir ki bu çok yüksek bir ihtimaldir.
Toplumda en çok oranda görülen iki farklı migren tipi vardır:
BASİT MİGREN: Migrenli hastaların %75 inde görülür. Aurasız migren atakları vardır. Adi migren de denir. Sıklıkla bayanlarda görülür. Tek ya da çift taraflı baş ağrısı görülür. Kusma nadirdir.
KLASİK MİGREN: Auralı migren atakları görülür. Migrenli hastaların %10′unu oluşturur. Çocuklukta ergenlikte başlar. İlk atak 40 yaşından sonra gelir. 2-6 saat kadar sürer. Kişinin görme alanında boşluk vardır. Hasta boşluk olan yeri göremez. Başın tek tarafı ağrır. Bulantıyla birlikte kusma buna eşlik eder.
Aura, baş ağrısı başlamadan önce beliren, sıklıkla görme alanında sorunlar olan, bazı sinirsel belirtilerdir. Migren şafağı da denir. Diğer migren tipleri seyrek olarak görülür.
Bunlar:
Baş ağrısız auralı migren: Uzun süre boyunca auralı migren yaşayan bir kişide zamanla baş ağrısı geçer veya azalır.
Baziler migren: Bilinen migren belirtileri yanında cümle kurmada güçlük, baş dönmesi, çift görme, kulakta çınlama ve dengesizlik görülebilir. Daha sonra migren baş ağrısı başlar.
Hemiplejik migren: Hem auralı migren hem de kol ve bacak dahil vücudun bütün yarısında kas güçsüzlüğü veya felç görülür. Atak süresince devam edebilir.
Status migrenozus: 3 günden fazla süren migren ataklarıdır. Boyun ve omuzdaki kasların kasılmasına bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Retinal migren: Baş ağrısıyla birlikte bir gözde görme bozukluğu olur. Kısa sürelidir. Göz muayenesinde herhangi bir bulguya rastlanmaz.
Oftalmoplejik migren: Baş ağrısı ve gözün hareketlerini kontrol eden sinirlerin bir bölümünde felç vardır.
Hasta migren sırasında bir müddet kendini soyutlamak, dinlenmek ihtiyacı hisseder. Bazı belirtiler hastayı baş ağrısından daha çok rahatsız edebilir.
Migreni beş evreye ayırabiliriz:
AURA DÖNEMİ
Migren ağrısından ortalama 20 dakika kadar önce görülen dönemdir. Tek taraflı görme kaybı, kör nokta, ışınsal tarzda renkli titrek çizgiler, ışık çakması, kolda bacakta karıncalanma, uyuşma hissi olabilir. Örneğin aura dönemi geçiren bir hasta bu durumu şöyle tanımlamaktadır: Kısmi görme kaybı yaşıyorum. Bu hep baş ağrım olmadan hemen önce oluyor. Ortalama yarım saat sürüyor. Baş ağrım başladığında görmem normale dönüyor.
Aura migren habercisi olarak kabul edilmektedir.
BAŞ AĞRISI DÖNEMİ
72 saate kadar sürebilen bir dönemdir. Başın tek tarafında zonklayıcı bir ağrı vardır. Bazen başın iki tarafı da tutabilir. Hareket ederken ağrı artar. Bununla birlikte bulantı, kusma, ışık ve gürültüden rahatsız olma gibi durumlar mevcuttur. Bir migren hastası bu dönemi şöyle özetlemektedir:
Kafam zonkluyor, beynim patlayacak gibi oluyor. Normal ışık bile beni rahatsız ediyor. Kafamın yerinden fırlayacağını düşünüyorum. Midem bulanıyor. Huzursuz biri oluyorum. Atak başladığı sırada üşüyorum.
AĞRININ GEÇMESİ DÖNEMİ
Ağrının geçmesi için uyumaya çalışmak biraz rahatlamanızı sağlar. Ama ağrının geçmesi için yapılması gerekenler kişiden kişiye değişebilir. Çocuklarda kusma çok faydalı olabilir. Kimisi için de mutlaka ilaç tedavisi gerekir. Bazı hastalar ise atağın geçmesini bekler çünkü başka bir şeyin işe yaramadığını söylemektedirler.
İYİLEŞME DÖNEMİ
Atak geçtikten sonra, daha doğrusu baş ağrısı geçince, bir gün boyunca kendinizi çok yorgun hissedebilirsiniz. Çok yorucu bir işten çıkmış gibi olursunuz. Bazı hastalar ise baş ağrısından sonra kendilerini gayet enerjik hissettiklerini söylemektedir.
Atak sıklığı değişken bir durumdur. Kişiden kişiye değiştiği gibi kişinin atak zamanı da değişken olabilir. Ayda 1-2 kez ya da haftada bir atak geçirilebilir. Ayrıca ataktan sonra uzun bir süre atak gelmeyebilir. Ama kesin olan bir şey var ki her gün migren atağı gelmez.
Migren atağının gelmesi için tek bir tetikleyici yoktur. Zaten tek bir tetikleyici migren atağı oluşturmaz. Üst üste gelen etmenler atağın başlamasına sebep olur. Bir hastanede yapılan araştırmalarda migren hastalarından alınan cevaplara göre en sık görülen durumlar stres, hormonlarda değişiklik, halsizlik, yorgunluk ve öğün atlamadır. Çocuklarda aç kalma, az yemek yeme, kadınlarda adet dönemiyle ilgili hormonal değişiklikler migrene neden olabilir.
Şu faktörlerde migren tetikleyicisi kabul edilmektedir:
Bu tetikleyicilerin hepsi bir kişide olmak zorunda değildir. Atak başlaması için yukarıdaki bir kaç neden yeterli olabilir.
Her ne kadar medikal tedavide gelişmeler olsa da, günümüzde uygulanan ilaç tedavisi hala semptomatik düzeydedir. Bu tedavilerin amacı; migreni oluşturan sebebi ortadan kaldırmaktan ziyade ağrıları gidermeye yöneliktir.
“Huneke’ye göre nöralterapi” ile migrene yaklaşım ise sebebe yöneliktir. Amacı; migren yakınmalarını ortaya çıkaran nedeni bulmak, onu nötralize etmek ve dengelemektir. Nöralterapi yaklaşımında, yakınmaları ortaya çıkaran patofiziyolojik değişiklikler incelenir, kişiye özel durum tespit edilir ve engeller ortada kaldırılır. Migren ile ilgili yapılmış olan pek çok nöralterapi çalışması, tedavinin etkin olduğunu göstermektedir. Ne yazık ki nöralterapinin migren üzerindeki bu etkinliği, halk ve hekim camiası tarafından yeteri kadar bilinmemektedir.
Örneğin; Sezaryen sonrası yaşamları değişen pek çok kadın vardır. Bu kadınlar, yıllarca doktor doktor gezip baş ağrılarından kurtulamayınca artık umutlarını da yitirmiş ve doktorlarında dediği gibi bu ağrılarla yaşamaya alışmaya çabalamaktadırlar. Oysa Nöralterapi sayesinde çok kısa zamanda bu kadınları sağlıklarına kavuşturmak mümkündür.
Migren yakınması olan her insan mutlaka Nöralterapi ve Akupunktur tedavisini denemelidir. Migrenin farklı türleri vardır ve hepsinde bu iki tedavinin kombinasyonu ile çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Ancak Nöralterapi olmadan yapılacak olan bir migren tedavisinin başarısızlıkla sonuçlanacağı çok açıktır.