Hastaya yaklaşım tarih öncesinden günümüze pek çok evre geçirmiş, değişime uğramıştır. En büyük sıçramayı ise hiç kuşkusuz belli bir sistem dâhilinde hastayı ve hastalığı değerlendiren ve bunları sistematik bir şekilde kategorize eden Hipokrat yapmıştır.
Hipokrat’tan sonra hastalık ve hasta arasındaki ilişki üzerine gidilmiş, neden sonuç ilişkisi perspektifinde hastalar tedavi edilmiştir. Zaman içerisinde İbn-i Sina, Zekeriyya er-Razi , Marko Paşa gibi önemli isimler hastaları psikoloji, nöroloji ve immünoloji (bağışıklık) ekseninde değerlendirmişlerdir. Ne yazık ki zaman içerisinde bu çizgiden uzaklaşılmış ve günümüzde sağlık sisteminin geldiği nokta semptomatik tedavi dediğimiz hastanın şikâyetlerine yönelik yapılan tedavidir. Yani başınız ağrıyorsa bu sistemin size verilecek olan ağrı kesicidir, baş ağrısının arkasındaki neden sorgulanmaz. Bir süre sonra tekrar başınız ağrır ve daha fazla ağrı kesici almak zorunda kalırsınız çünkü daha önce aldığınız dozaja karşı vücut direnç geliştirmiştir ve bu yeterli gelmiyordur.
Dolayısıyla bu kısır döngü daha fazla ilaç tüketiminden, hastalık yapan patojenlerin (bakteriler, virüsler, vb.) daha dirençli hale gelmesinden ve zaman kaybından öteye gidemeyecektir. Bu noktada bir arayışa giren bilim insanları her hastaya farklı bir tedavi uygulanması gerektiği kanısına varmış olup kişiye özel neden-sonuç ilişkisi içinde değerlendirilen hastalığın ardındaki nedeni sorgulayan ve bu nedene yönelik tedavi geliştiren bir yöntem olması itibariyle “psikonöroimmünolojiye” yönelmişlerdir.
Psikonöroimmünoloji (PNI) genel anlamda bağışıklık sistemi, sinir sistemi, sindirim sistemi ve hormon sistemi ile insan psikolojisi arasındaki bağlantıları inceleyen bir bilim dalı olarak 1950’li yıllarda ortaya çıkmıştır.
Psikonöroimmünoloji kelimesi, New York Rochester’daki Rochester Üniversitesi Tıp Merkezi’nin psikiyatri bölümünde bir araştırmacı olarak çalışan Robert Ader tarafından tıbbi literatüre eklenmiştir. Ader yaptığı araştırmalarda stres, anksiyete, depresyon gibi durumların zihinsel ve çevresel faktörlerin bağışıklık sistemini etkilediğini göstermiştir. Daha sonraları bağışıklık sistemi ile diğer zihinsel ve ruhsal süreçler arasındaki etkileşimleri keşfeden yüzlerce araştırma gerçekleştirilmiştir.
Psikonöroimmünoloji kişiye özel bir terapi yöntemidir. Normal şartlarda insan vücudu her sorun veya hastalıkla mücadele edecek kadar güçlüdür. Eğer bir hastalık söz konusu ise altında yatan sebepler tespit edilip terapi süreci belirlemek için bir yol haritası çıkarılır. Yani daha önceden yaşanmış ve iyileşmemiş veya terapi edilmemiş bir travma olma ihtimali yüksek olduğundan bu travmanın sebep olduğu durumlar tespit edilir. Örneğin, çocuklukta yaşanan bir korku ileride kendini astım olarak gösterebilir. (Korku anındaki nefes alma sıkıntısı ile astım olan kişinin nefes alması birbirine oldukça benzerdir.)
Psikonöroimmünoloji, hastalığa bir film gibi bakar ve hastalık psikonöroimmünolojide filmin son sahnesidir. Örneğin, diyabet hastalığı teşhisi konulmuş bir hastaya diyabet olma sürecinde neler yaşadığı, diyabet öncesi geçirdiği rahatsızlıklar da göz önüne alınarak olaya bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılır.
Terapide ise hastalığın sebebini ve gelişim yollarını birlikte çözer. Semptomatik (semptomlara yönelik) terapi değil sebebe yönelik terapidir bu. Hem koruyucu sağlık alanında hem de hastalıkların tam bir iyileşme ile atlatılması noktasında fizyoterapistler psikonöroimmünolojinin doğal uygulayıcılarından ve en büyük katkıyı yapanlardandır. Dünyada bu yaklaşım yönteminin değerlendirilmesine baktığımızda her ne kadar pek çok bilim insanı ilk başta PNI’nın bulgularını kuşkuyla karşılamış olsa da, 21. yüzyılın başlamasıyla bu alan geniş ölçüde güvenilirlik kazandı. Hala pek çok yeni araştırma yürütülmektedir ve PNI’ya ithaf edilmiş birçok akademik yayın vardır. 21. yüzyılın ilk yıllarında ABD Halk Sağlığı Servisi, PNI alanında yüzlerce araştırmaya ödenek vermiştir. PNI bilhassa çağımızın en büyük ve karmaşık hastalıkları olan kanser ve depresyon hastaları ile ilgilenen araştırmacılar için aydınlatıcı olmuştur.
PNI’nin kullanılabileceği durumlar;